20 Nisan 2010 Salı

Evlilik Hayatında Kriz Devreleri

Kriz devreleri
Daha önce de belirttiğimiz gibi, psiko­loglar evlilik hayatında 3 kritik dönem olduğunu söylerler. Başlangıç dönemi 5-7, 12 ve 14. yıllar arasındaki dönemler­dir. Bu bir Amerikan istatistiğidir. Dün­yanın her ülkesinde aynı sonuçları ver­meyebilir. Fakat, her evlilikte kritik devrelerin olduğu muhakkaktır. Yıllar boyunca biriken öfkelerin, kırgınlıkların birdenbire su yüzüne çıkarak, aşılması güç bir engel teşkil ettiği dönemlerdir bunlar. Çoğu zaman da beklenmedik an­larda patlak verirler. Öyle ki, buna herkesten çok karı-koca şaşırır. Önceleri farkında bile olmadan kendilerine gü­venlerini kaybederler. Birbirleriyle inat­laşmaya başlarlar. Eski hayal kırıklıkla­rı, eski öfkeler, unutulmuş, sanılan olay­lar tekrar ortaya çıkar. Eski ümitler yeşerir, ilk aşklar hatırlanır. Her iki taraf için de büyük bir sıkıntı dönemi başlar. Kimi zaman olaylar yüzünden tartışma­ya başlarlar. Tartışmalar gitgide sıklaş­maya, suçlamalar ağırlaşmaya başlar. Ve kriz bütün şiddetiyle kendini göste­rir.
Kriz, genellikle Önce eşlerden birinde başlar. Diğeri kendisine yardımcı olma­ya, huzursuzlukları düzeltmeye çalışır. Bu krizlerin güney ülkelerinde daha çok erkeklerde, kuzey ülkelerinde ise, daha çok kadınlarda olduğu gözlenmiştir.
Bu sıkıntılı dönem çoğu zaman uzun sürmez. Bir süre sonra her şey normale döner. Eşler, bunu evliliklerinde geçir­dikleri zor bir dönem olarak anarlar. Bir­birlerine daha çok bağlananlar, beraber­likleri daha bir güçlenir, sağlamlaşır.
Ancak, kimi zaman evlilik bu zor dö­nemde gerçekten zarar görür.
Bu durumda, eşlerden biri akıllılık edip bir psikologa başvurursa, iş kolay­laşır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, kimi zaman olaylar çok yavaş gelişir.
Başlangıçta gayet iyi anlaşan bir çift, yıllar sonra anlaşmazlığa düşebilir. 40 yaşına gelmiş bir insanın olaylara bakış açısı 15 sene öncesinden çok farklı ola­caktır. Geçen yıllar, yaşanılan olaylar, olumlu, olumsuz tecrübeler insanı değiş­tirebilir.
Sevinçleriyle, kederleriyle, beklentile­riyle gençlik ümitleriyle bambaşka bir kişilik doğar. Gençlik hatıraları canlan­maya başlar. Bazen öyle olur ki, insan yepyeni bir hayata başlamak ister. İşte, bu ikinci gençlik dediğimiz olaydır.
Şanslı çiftlerde bu dönem olumlu so­nuçlar verir. Eşler, o zamana kadar ara­larında anlaşmazlık sebebi olan ufak te­fek şeylere daha başka bir gözle bakma­ya başlarlar. Hatta birbirlerine yeniden aşık olabilirler. Başlangıçta anlaşama­dıkları halde, daha sonraları ortak ha­yatlarını çok mutlu bir çift olarak sürdü­renlerin sayısı oldukça fazladır. Ancak, çok genç yaşta evlenen çiftlerde bunun tam tersi görülmektedir. Genç yaşta ev­lenen çiftlerin bu kritik devrelere önce­den hazırlıklı olmaları gerekir. Evlilikle­rinde böyle bir dönemin gelebileceğini bilmeli, bunu gayet normal bir olay ola­rak kabul etmelidirler. Bu takdirde, sağduyu ağır basacak, bu kritik dönemi da­ha kolay atlatacaklardır.
Böyle bir sınavdan çıktıktan sonra çif­tin beraberliği daha sağlam temellere oturacaktır. Zira, bu kritik dönemdeki münakaşalar sırasında birçok konuya açıklık getirilecek, karşılıklı hatâlar ka­bul edilecek, yeni kararlar alınacak, bü­tün bunlarla birlikte beraberlik gelişe­cektir. Ve ikinci gençlik olumlu sonuç vermiş olacaktır.
Fakat, eşlerden yalnızca biri kritik bir dönem geçiriyorsa, diğeri kendisine an­layış göstermeli, eşine bu zor dönemi at­latmasında yardımcı olmalıdır. Durum gerçekten çok ciddiyse, geçici bir ayrılık bile tavsiye edilebilir. Zira ara diye tabir edilen bu ayrılık kopmalara bile neden olabilir beraberliği yürütmeye çalışmak karşılıklı anlayışlı ve sağ duyulu olmak eşlerin birbirleri ile empati kuması evliliklerinin geleceği ve mutlulukları için çok önemlidir, ama karşılıklı iletişimlerde hiç bir zaman anlayışsız davranılırsa aksine probleme daha büyük boyutlar getirebilecektir.
Sebep her zaman bir üçüncü şahıs de­ğildir. Aksine çoğu zaman, kişinin ba­ğımsızlık isteğinden kaynaklanır ve buda çiftlerin birbirlerini yanlış anlamalarına aksine eşi bu konu üzerine devamlı sözlü veya tavırlı gidildiği taktirde tabiri caizse o yöne kendi ellerimizle psikolojik olarak meyil etme durumuna sürüklemiş oluruz. Özel­likle de bu durum birbirlerine çok yakın eşlerde gö­rülür.
Erkekler çoğu zaman hayatın stresini evinde rahatlayarak atmak istedikleri zaman eşlerine ilgisiz olabilirler ama bu ilgiyi kendilerine yöneltecek olanlarda kadınlardır. Her ne kadar karşılıklı anlayışsız davranılırsa, bireyler birbirlerini dinlemekten yoksun olurlarsa ayrıldıkları halde bile aynı tutum yüzünden başkalarıylada mutluğu uzun süre yakalama şansları olmayacaktır. Ondan sonrası kadere kalacak, kade­rin çizdiği olacaktır.
Yinede mutlu bir evlilik için basit kriz devrelerini atlatmak için Erkek ve Bayanın karşılıklı devamlı birbirleri ile empati kurarak, birbirlerini küçük düşürücü söz ve hareketlerden kaçınarak hatta ve hatta stresten uzak olmayı birbirlerine ilgi göstererek her türlü maddi ve manevi krizi atlatmaları mümkündür. Sonuçta Aile kurulurken muhteşem ve üst düzey bir maneviyat, temiz ve bağımlı duygular, sevgi ve aşk ile ömür boyu üzerine kurulmuş bir hayal ile başlanılıyor. Aile bireyleri birbirleri ile iletişim sırasında mutlaka ve mutlaka yaptıkları hataları yapıcı ve yol gösterici sıcak ve samimi bir tavırla birbirlerine iletmeli diğeri ise bu gibi konularda daha dikkatli ve duyarlı davranmalı, birbirlerini gerçekten anlamak demek yapıcı çözümler bulmak ve sabırlı bir şekilde her türlü krizin üstesinden gelememe durumu olamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder