Ev reisliği hükümleri, esas itibariyle büyük aile tipi ile ilgili hükümlerdir. Kanuna, sözleşmeye ya da örfe göre bira-rada yaşayan kimseler, bu anlamda bir aile meydana getirirler. Bu birim içinde, kan hısımları, sıhrî hısımlar, işçiler, çıraklar hep birlikte bulunabilirler. Bunların hepsi üzerinde, kanun, gelenek veya sözleşme hükmü uyarınca bir başkanlık hakkı sözkonusu olur. Meselâ, bir çiftlikte birlikte yaşayan kimseler bu durumdadırlar. Bunların reisinin kim olacağı, kanundan, sözleşmeden ya da gelenekten çıkar.
Ev reisi birlikte yaşayanların tâbi olacakları kuralları belirler. Bunlara “evin kuralları” denir. Birlikte yaşayanların hepsinin çıkarları bu kurallar içinde gözetilir, özellikle eğitim, meslek ve ibadet ihtiyaçları ve özgürlükleri gözönünde tutulur. Ev reisi birlikte yaşayan kişilerin mallarma karşı da gereken özeni göstermek ve bu malları kendi eşyası gibi güven altında tutmakla yükümlüdür.
Ev reisinin en önemli ödevi, kendi başkanlığı altında bulunan küçük, kısıtlı, akıl hastası ve akıl zayıfı olan kişilere nezaret etmektir. 8u gibi kişilerin başkalarını tehlikeye düşürecek eylem ve davranışlarda bulunmalarını önlemek için ev reisi icabeden her türlü önlemi almak zorundadır. Bu gibi kişiler haksız fiil işleyerek başkalarının zarara uğramasına yol açmışlarsa, bundan dolayı ev reisi, kendi mal varlığı ile sorumlu olur. Bu sorumluluk “objektifleştirümiş kusur sorumluluğu “dur. Ev reisinin “kusursuzluğunu” ispatlaması yetmez. Sorumluluktan kurtulmak için ev reisi “gereken bütün önlemleri almış bulunduğunu” müspet olarak kanıtlamak yükünü taşır.
Yalnız büyük aile tipi bakımından değil, karı koca ve çocuklardan oluşan aile tipi bakımından da uygulanan bu sorumluluk hükmü, reşit olmayan çocukların işledikleri haksız fiillerden babayı (baba yoksa anayı) veli sıfatıyla sorumlu kılması açısından büyük önem taşır. Bu bakımdan oldukça geniş bir uygulaması vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder