13 Nisan 2010 Salı

Aile Kurumunda Ev Reisliği

Ev reisliği hükümleri, esas itibariyle büyük aile tipi ile ilgili hükümlerdir. Ka­nuna, sözleşmeye ya da örfe göre bira-rada yaşayan kimseler, bu anlamda bir aile meydana getirirler. Bu birim içinde, kan hısımları, sıhrî hısımlar, işçiler, çı­raklar hep birlikte bulunabilirler. Bunla­rın hepsi üzerinde, kanun, gelenek veya sözleşme hükmü uyarınca bir başkanlık hakkı sözkonusu olur. Meselâ, bir çift­likte birlikte yaşayan kimseler bu du­rumdadırlar. Bunların reisinin kim ola­cağı, kanundan, sözleşmeden ya da gele­nekten çıkar.
Ev reisi birlikte yaşayanların tâbi ola­cakları kuralları belirler. Bunlara “evin kuralları” denir. Birlikte yaşayanların hepsinin çıkarları bu kurallar içinde gö­zetilir, özellikle eğitim, meslek ve ibadet ihtiyaçları ve özgürlükleri gözönünde tutulur. Ev reisi birlikte yaşa­yan kişilerin mallarma karşı da gereken özeni göstermek ve bu malları kendi eşyası gibi güven altında tutmakla yüküm­lüdür.
Ev reisinin en önemli ödevi, kendi baş­kanlığı altında bulunan küçük, kısıtlı, akıl hastası ve akıl zayıfı olan kişilere nezaret etmektir. 8u gibi kişilerin baş­kalarını tehlikeye düşürecek eylem ve davranışlarda bulunmalarını önlemek için ev reisi icabeden her türlü önlemi al­mak zorundadır. Bu gibi kişiler haksız fiil işleyerek başkalarının zarara uğra­masına yol açmışlarsa, bundan dolayı ev reisi, kendi mal varlığı ile sorumlu olur. Bu sorumluluk “objektifleştirümiş ku­sur sorumluluğu “dur. Ev reisinin “ku­sursuzluğunu” ispatlaması yetmez. So­rumluluktan kurtulmak için ev reisi “ge­reken bütün önlemleri almış bulunduğu­nu” müspet olarak kanıtlamak yükünü taşır.
Yalnız büyük aile tipi bakımından de­ğil, karı koca ve çocuklardan oluşan aile tipi bakımından da uygulanan bu so­rumluluk hükmü, reşit ol­mayan çocukların işledikleri haksız fiil­lerden babayı (baba yoksa anayı) veli sı­fatıyla sorumlu kılması açısından büyük önem taşır. Bu bakımdan oldukça geniş bir uygulaması vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder