16 Nisan 2010 Cuma

Yalancı Gebelik Nedir?

Yalancı Gebelik nedir?
Eskiden beri ruhsal kaynaklı olarak bilinen bir ame­nore şekli daha vardır. O da yalancı gebeliktir. Eski ki­taplarda 8 ay süren ve hatta karnın büyümesi de birlikte olmak üzere gebeliğin bütün belirtilerini gösteren bir amenore şekli olarak tanımlanmıştır. Genellikle yalancı gebeliğe çocuğu olmasını isteyen kadınlarda rastlanmış­tır. Günümüzde artık kadın bunun gerçek bir gebelik ola­mayacağını anlayacak bilince erişmiştir ve bu yüzden böy­le vakalara sıklıkla rastlanmamaktadır. Ama, yalancı ge­beliğin hafiflemiş bir şekli, özellikle tecrübesiz bazı genç kızlarda bile görülür. Burada gebe kalma korkusundan doğan bir amenore söz konusudur. Âdetler 2-3 hafta ka­dar gecikir ve sonradan düzenli olarak gene ortaya çıkar.
Âdet zamanı bozukluklarının çoğu ruhsal kaynaklı­dır demiştik. Bu nedenle hekimin iyi bir psikoloji bilgisi­ne sahip olması gerekir. Örneğin genç kızda ağrıları var­dır, çünkü rahim kasılmış, kan damarları normal olarak çalışmıyor ve kız gerçek bir baş ağrısından şikâyet edi­yordur. Ama, ağrının kaynağı, normalde zararsız olan rah­min dönüklüğü, rahmin kanalının darlığı ya da kansız kal­ması değildir. Gerçek neden üreme organlarından uzak­tadır.
yalanci-gebelik
Burada nedeni ruhsal hayatta, alışkanlıklarda ve fi­kirlerde ya da genç kızın cinsel tutumunda aramak gere­kir. Genç kızlar sıklıkla kadındaki üreme fonksiyonlarını yanlış anlamaktadır. Buna sebep gene yanlış cinsel eği­timdir. Bu yüzden genç kız kendini âdet kanamasıyla kir­lenmiş, «pis» olarak görür. Gururu kırılmış ve sanki gün­lük görevlerini yerine getiremeyen biri gibidir. Bakire ru­hu, iğrenç bulduğu bu âdet kanamaları karşısında başkaldırır. Ortaya ağrılar hatta bayılmalar çıkar. Bunlar şüp­helenilen gerçekten kaçma çabasından başka bir şey de­ğildir. Genç kıza, âdetler süresince kadının «hasta» oldu­ğu söylenerek yanlış bilgi verilmiştir. Bir çocuk için has­talık ve ağrılar birlikte gider. Eğer birkaç yıl sonra, ilk âdet görme onda gerçek bir ağrı doğurursa, artık bunla­rın «rahatsızlık günleri»nin normal sonucu olduğuna ina­nır. Bu fikirden genç kızı vaz geçirmek çok güçtür. Bazan çevredekiler genç kızda gerçek bir hastalık kompleksi ya­ratma budalalığını gösterir. îlk âdet kanaması ağrılarıyla ilgili olarak anne kızma: «Sen çok darsın» ya da «kan iyi geçemiyor», hatta «tıpkı Ayşe’de olduğu gibi, o da evlenene kadar çekti» diyecektir. Bunları söylerken an­ne ne yazık ki bulûğ çağına gelmiş genç kızda, ileride ola­bilecek bozukluklarla ilgili şüphelerin ne kötü etki yapa­bileceğini düşünemez.
Kadınlarda birtakım tavırlar takınmak, kendini de­ğerli göstermek de âdet görme bozukluklarının nedenle­rinden biridir. Güzel, neşeli ve pohpohlanan genç kızların hemen çoğunda âdet görme sırasında böyle birtakım şi­kâyetlerin olmadığı görülür. Buna karşılık bozukluklar sıklıkla çehre züğürdü, yüzüstü bırakılmış ve hırçın olan­larda ortaya çıkar. Çirkin bir kızın, başarıdan başarıya koşan güzel kardeşini kıskanması ve aynı şekilde sevgi,ilgi görmek isteğiyle yanıp tutuşması son derece olağan­dır. Genç kızı bu tutumu yüzünden kınamak doğru değil­dir. Bilinçsiz olarak ya da tam farkında olmadan, kendi­ni gösterebilmek için âdet zamanlarından yararlanır. Kramplar ve fenalaşmalar yüzünden yatağa yatması ge­rekir. Hekim gelerek genç kıza «iğne ve ilâçlar verilmesi gerektiğini» söyler. Bu tedavi onu bir güzellik yarışması­nı kazanmış kadar mutlu kılar. Çünkü «hastalığı» ve bu­nun gerektirdiği bakımla, elde edemediği başarıların ve sevincin karşılığı ödenmektedir.
Kendine değer verilme zevkini tatmamış olmanın ya­nı sıra, kadında böyle sembolik hastalıkları başlatan baş­ka kaynaklar da vardır. Örneğin ailede duygu ve düşün­ce ayrılıkları, zorla kabul ettirilmiş bir meslek hayatı, doymamış cinsel istek ve hepsinin üstünde dişiliğinin ka­bul edilmemiş olması kadında bu gibi bozuklukların orta­ya çıkışını hazırlar.
Bu tip bozuklukların en iyi önleyicisi bilinçli bir eği­timdir. Üreme fonksiyonlarının doğal bir şey olduğu ve bunların bütün kadınlar için ortak bir konu olduğu er­kenden genç kıza açıklanmalıdır. Hiçbir küçük düşürücü yanlarının bulunmadığı özellikle anlatılmalıdır. Ailede bir kadın âdet gördüğünde, bunun boş yere saklanmasından kaçınmak gerekir. Aynı şekilde bu konu üzerinde yapılan kötü şakalar da gene kınanması gereken hareketlerdir.
Genç kıza söylenecek şey şudur : Âdet görmek hiçbir zaman bir hastalık değildir. Bir rahatsızlıkla en küçük bir ortak tarafı yoktur. Âdetlerin başlangıcı cinsel olgun­luğun habercisidir. Bundan böyle kendi vücudunda yav­rularının tohumunu taşıyacaksın. Artık bir çocuk değil­sin, bir kadın oluyorsun. Birkaç yıl içinde tam olarak ge­liştiğinde, bu fonksiyon senin çocuk doğurmanı sağlayaçaktır. Âdetlerinin ortaya çıkmasına sevinmelisin. Bunla­rın getirebileceği ufak tefek sakıncaların üstünde dur­ma. Âdet görmekle sağlıklı olduğun ve kısır olmadığın ortaya çıkmaktadır. Akan kanlı sıvı, bilgisizlerin iddia ettiği gibi, hiçbir zaman kusurlu, bozuk kan değildir. Tam tersine, ileride çocuğunu besleyecek olan özsudur. Sonuç olarak âdet zamanlarını mutlu bir geleceğin, yani analığın bir habercisi olarak kabuletmen gerekir.
Bazı kadınlarda âdet kanaması sırasında ortaya çı­kan mizaç değişikliği, çabuk öfkelenme, ağlama isteği, can sıkıntısı gibi gösteriler hormon yapan yumurtalığın çalışmasından doğan, hoşa gitmeyen olaylardır. Bunu dav­ranış inceliğiyle karşılamak çevrenin ödevidir. Bu hiçbir zaman her kaprise kayıtsız şartsız boyun eğmek değil, yalnızca âdet gören kadının hareketlerini anlamaya ça­lışmaktır. Bir şeyi tanımak, ona çare bulmayı bilmeye eşittir. Genç kıza bütün duygularının nedeni öğretilirse, o da kendini onlara en iyi şekilde hazırlayabilir. Eğer bir genç kız, arkadaşlarıyla aynı zamanda âdet görmeye baş­lamazsa, durum ona anlatılacaktır. Özellikle bu yaşın duy­gululuğu gözönüne alınarak, her çeşit takılmadan genç kızı korumak gerekir. Karakteri, hareket tarzını, hatta bü­tün alın yazısını sonradan uygunsuz bir şekilde etkileyen aşağılık duygularının yerleştiği yıllar ve güç dönem özel­likle bu dönemdir. Ancak 18 yaşına kadar âdetlerin baş­lamadığı durumlarda, bir hastalıktan şüphelenip hekime başvurulabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder