16 Nisan 2010 Cuma

İlk adet sırasında kadınlarda ki ruhsal bozukluklar

İlk âdet kanamalarının, ergenlik dönemindeki kız çocuğunda ruhsal etkileri olduğu kuşku götürmez. Bu değişiklik, çocuğun yaşamında önemli bir dönüm noktası, çocukluktan genç kızlığa geçişin belirtisidir. Geçişin sarsıntısız olması için, küçük kızın, annesi tarafından özenle bu duruma hazırlanmış olması gerekir. Olayın bir kusur ya da ceza değil, önemli ve değerli olduğunun, genç kızlığa geçişinin simgesi olduğunun küçük kıza annesi tarafından iyice anlatılmış olması gerekir. Ama genellikle bu böyle olmaz ve küçük kızın bu olay nedeniyle duyduğu sarsıntı, bütün genç kızlık yaşamını etkiler.

Sabah uyandığında gördüğü kanı küçük kız, gece uyurken öldürülmek istendiği biçiminde yorumlayabilir; o zaman, özellikle zayıf iç yapılı, aşırı duyarlı çocuklarda, bu olay korkunç kuruntu ve korkulara yolaçabilir. Çocuk, gördüğü kanı, gece kendisine tecavüze yeltenildiği biçiminde de yorumlayabilir; o zaman da, gelecekteki cinsel yaşamına erkeklerden tiksinme, korkma duyguları ve kaçma isteği egemen olacaktır. Çocuk, tecavüze uğramış olma korkusunu kolayca açıklayamayacağından ve bu korkusunun etkilerini de gizli tutacağından, durum daha da ciddileşecektir.
Aşırı derecede koruyucu, evhamlı ve utangaç, cinselliği doğanın gereği normal bir olgu olarak karşılayamayan annelerin kızlarında, âdet kanamalarının, başladıktan hemen sonra kesildiği ve bu durumun yanısıra, önemli ruhsal bozukluklar belirdiği görülmüştür.
Bu bozukluklar bazen az yemek yeme, hattâ yemekten içmekten bütünüyle kesilme biçiminde belirebilir. Çocuk büyük ölçüde zayıflar, güçten düşer ve hemen hastaneye kaldırılması gerekir. Bu hastalığa sinirsel iştahsızlık (anorexia nervosa) adı verilir. Sözkonusu bozuklukların ardında, çocuğun, yaşadığı cinsel olguyu, yasak ve tehlikeli olarak görüp bundan kaçmak istemesi yatar. Bu genç kızların bilinçaltı, her şeyden önce, küçük bir kız olarak kalmak ve annenin koynundan ayrılmamak istemektedir. Saydığımız bu güçlüklerin gizli bir nedeni de toplumsaldır. Âdet kanamalarını toplum genellikle, kadının değerini düşüren, onu dokunulmaz yapan bir «pislik» olarak görür: «Bu gibi şeylerin sözü edilmez». Kadınlığın gereği olmakla birlikte, sanki ne olduğu belirsiz bir suçun kaçınılmaz cezasıymış gibi «kimseye farkettirmeden» katlanılması gerektiği düşünülür. Erkeklerde böyle sakıncalar olmadığı, dolayısıyle erkeklerin «cezalandırılmadığı» gözönüne alınırsa, kadına, kendine olan saygısını geri verebilmek, genç kızı da bu yersiz korkusundan kurtarmak için, bu konuda ayrıntılı ve doğru bilgi vermenin gereği ve önemi daha iyi anlaşılacaktır. Fizyolojik bir olay olan âdet kanamaları, biyoloji derslerinde öteki konularla birlikte okutulsaydı, kuşkusuz kafalarda bu kadar çapraşık düşüncelere yolaçmazdi; başlamasıyla birlikte pek çok genç kızda yarattığını gördüğümüz büyük ruhsal dengesizlikler de ortadan kalkardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder