Yumurtacığın olgunlaşmasıyla yumurtalıkta bazı değişimler ortaya çıkar. Yumurtacığın çevresi küçük bir kabarcık yapacak şekilde sıvılaşır. Bu sıvı yumurtalık hormonundan başka bir şey değildir. Bu, damarlar aracılığıyla emilir ve kana boşaltılır. Bu hormonun kana gelişi, yumurtalıkta bir yumurtacığın olgunlaştığını ve kadının gebe kalmak için hazır ve elverişli durumda olduğunu organizmaya bildirir. Bütün organları bu büyük olay için güçlendirmeye çalışır.
Yumurtalık hormonunun vücuduna yaptığı etki kadının gözünden kaçmaz. Bazan deri değişiklikleri görülür. Fizik ve moral yönden dayanıklılık, kararsız hale gelir. Mizaç dalgalıdır ve özellikle cinsel içgüdü şiddetlenmiştir. Erkeğin cinsel hayatı her gün ve her çağda aynıdır. Buna karşılık kadının cinsel içgüdüsü âdet zamanları ve âdetin 4 dönemine göre değişiklik gösterir. Aynı şekilde cinsel istek, döllenme ve kadının bütün morali aybaşı devrelerinin ritmiyle birlikte dalgalanır.
Yumurtalık hormonundan en çok etkilenen organ rahimdir. Hormonun kanda yükselişi ona bir yumurtacığın kendisine erişmekte olduğunu bildirir. Bir başka deyimle hormon, ortaya yerleşecek olan yumurtacığa bir yuva yapması için rahmi etkilemektedir. Rahim de uysal bir şekilde küçük yumurtacığa iyi bir karşılama yapmak üzere hazırlanır. Kan damarları çoğalır, mukoza kırmızımsı ve şişkin bir hale gelir.
Rahmin içinde bulunan salgı bezleri hacimlerini artırır ve yumurtacığa ilk ana sütü yerine geçecek olan bir besleyici özsuyu salgılamaya başlar.
Eğer rahme gelen yumurtacık döllenmişse,. kendine ayrılmış bir yatak bularak yuvasını kurar. Döllenmediğinde bu işi başaramaz ve rahimdeki tohumlama tabakasıyla birlikte ölür. Rahmin kanla ve besleyici özsuyuyla dolu olan mukozası da eriyerek ölen yumurtacıkla birlikte dışarıya dökülür. İşte bu akış âdet kanamasıdır.
Bulûğla başlayan ve belirli zamanlarda tekrarlamak üzere âdet kesilmesine kadar görülen aybaşı kanamasının değişebilen bir süresi vardır. Bu değişmelerin soyaçekim ile ilgili bazı faktörler nedeniyle olduğu kabul edilmektedir. 2 ile 7 gün süren âdet kanamasını klasik olarak normal saymak gerekir. Şüphesiz ki bu en az ve en çok sayılan sınırları aşan ve gene de normal olarak kabul edilmesi gereken vakalar vardır. Ama, eğer kanama 1 günden az ve 7 günden çok sürerse, her şeye rağmen bir kadın hastalıkları hekimine başvurmak iyi olur.
Sağlıklı bir kadında bütün âdet görme süresince alıan kanın miktarı 50 ile 150 gram arasında değişir. Ama, kadınların % 50 sinde bu miktar ortalama 50 gram kadardır. İlk gün az olarak başlayan kanama, âdetin ikinci ve üçüncü günleri çoğalır ve sonra yavaş yavaş azalarak durur. Normal âdet kanaması olan bir kadın kanama miktarını «2 ya da 3 bez kirletiyorum» şeklinde anlatır.
Âdet kanı normal kanla aynı yapıda değildir. Kanla ve yapış yapış, sümüksü bir maddeyle karışık bir sıvıdır. Damarlarda dolaşan kandan daha koyu renktedir. Âdet kanı aynı zamanda pıhtılaşmayan bir sıvıdır. Daha doğrusu rahim boşluğunda toplanan kan önce pıhtılaşır ama, rahimden salgılanan bir maddenin etkisiyle gene eritilir.
İşte bu nedenle âdet kanı dışarıda pıhtılaşamamaktadır. Ancak şiddetli kanamalarda bu durum, zamanın kısalığı yönünden gerçekleşemediğinden âdet kanıyla birlikte pıhtılar da çıkabilir.
Genellikle iki âdet görme arasındaki zaman, yani bir âdetin başından daha sonraki âdetin başına kadar geçen süre ortalama 28 gündür. Aynı kadında bile birkaç günlük değişmeler normal kabul edilir. Ama, 21 ile 35 günlük süreleri normalin sınırları olarak kabul etmek gerekir. Bazı kadınlar şaşmaz bir şekilde âdet görür ve âdetlerinin başlangıcını günü gününe hesaplar. Bir haftadan çok süren ara kaymalarında bir kadın hastalıkları hekiminin kontrolundan geçmek yararlıdır. Sonuç olarak kısaca özetlemek gerekirse âdet kanı, döllenmiş bir yumurtacığı karşılama şansına erişmemiş olan bir rahim mukozasındaki erimenin son gösterisidir.
Birçok kadının birbirine ya da kendisine sıklıkla sorduğu bir soru vardır:
Âdet kanı zehirli midir? Âdet gören bir kadının ne meyva ne de çiçeklerle uğraşması doğru değildir şeklindeki yaygın fikir tam olarak dayanaktan yoksun değildir. Âdetler sırasında kanda, terde ve solukta menotoksin adı verilen bir zehirli madde bulunur. Bu madde çiçekler ve meyvalara gerçekten zararlıdır. Ama, bu durum kadınların hepsinde aynı değildir. Bu zehirden’ zararsız denecek kadar az miktarda çıkartan kadınlar da vardır. Kadının bizzat kendisi, âdet gördüğü sırada boşalttığı maddelerin zehirli olup olmadığını öğrenmelidir.
Çamaşır değiştirme ve âdet görme sırasında alınan sağlık tedbirleri üzerinde de önemle durmak gerekir. Âdet süresince kadın kendine normalden daha çok bakmalıdır. Talk ve başka maddeler kullanmalıdır. Âdetler sırasında ve hemen sonra çamaşır değiştirmenin zararlı olduğu şeklindeki yaygın fikir son derece saçmadır. Yeni çamaşır eğer çok soğuksa, bazan bitmeye yüz tutan âdetleri refleks yoluyla yeniden canlandırabilir. Ama, böyle durumlarda bile hayal gücü soğuk çamaşırın etkisinden çok daha fazladır.
Âdetler süresince yaşama şeklinin de önemi vardır. Eski zamanda kadınlar âdet zamanlarında nazlı olurdu. Oysa bugün için tam tersine ölçülü davranmamakta ve kendisini kollamayı aşırı derecede ihmal etmektedir. Sağlıklı bir kadının bütün kanama süresince yatağa bağlanması gerekmez ama, özellikle ilk günlerde, biraz kendine bakması doğru olur. Erkekle her yönden eşit olmaya çalışan bugünün genç kadını örneğin danslı çaya gitmekten ya da bisiklete binmekten kendini alamamaktadır.
Kadın için 3 doğurma ya da kurtulma zamanı vardır. Bunlardan biri boş bir yumurtacığın doğumu olan âdet kanaması, ikincisi tam gelişmemiş bir çocuğun doğumu olan düşük, üçüncüsüyse gerçek bir doğumdur. Bu 3 çeşit olay sırasındaki bakımın azlığı kadar kadının tazeliğine zarar verici bir başka şey düşünülemez. Çalışan bir kadının mesleği âdet zamanlarında gerekli bakıma zaman ayırmasına engel olabilir. Bu can sıkıcı ve belki de kaçınılmaz bir durumdur. Bununla birlikte âdet zamanlarında yalnızca eğlencesi için vücudunu yoran bir kadın en azından akılsızca hareket etmiş olur. Bunun cezasını yıllarca çekeceğini bilmelidir. Buna karşılık kendine bakan kadın ise genç ve güzel kalmak için en iyi çareyi kullanmıştır ve en pahalı güzelleşme araçlarından bile vaz geçse yeridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder